Buğra Gökçe İBB soruşturması kapsamında tutuklanarak cezaevine gönderildi. Cezaevindeyken 10 Kasım sabahını anlattığı sosyal medya paylaşımı gündem oldu.
Gökçe, sabah 9’u 5 geçe siren çalmasını beklediğini ancak sirenin çalmadığını anlattı.
Gökçe paylaşımında şu ifadeleri kullandı:
“10 Kasım
Sabah 8.15 gibi sayım için geldiklerinde kalkmıştım. Lavaboya gittim. Yüzümü yıkadım. Bu sabah başka bir sabahtı. Bugün her günden farklı olmalıydı. Sporu sonraya bıraktım. Siyah kumaş pantolonumu giydim. Beyaz ilk kez giydiğim gömleğimi göz pınarlarım nemli biçimde ilikledim. Koğuşumdaki tek ceket olarak bulundurduğum siyah ceketimi giyerek televizyonumu açtım. Saat 9’u 5 geçeyi beklemeye başladım. İçimde bir yanardağ, inanılmaz duyguluyum, sesim titriyor. Allahtan koğuşta tekim ve kimseyle konuşmak durumunda değilim dedim ilk kez…
Zaman geldi, cezaevinde siren çalar diye bekliyordum ama çalmadı. Hiç de ses çıkmadı. Oysa sıradan bir saat değildi. Bereket versin televizyonum var ve Sözcü Tv, Halk Tv var. Halk TV’de Selanik’ten bağlantı da vardı. Sevgili Savaş Kerimoğlu Atatürk’ün doğduğu evden bildiriyordu. Televizyonda siren sesi duyulunca ceketimi ilikledim. Bayrağımıza döndüm. Avluya açılan penceremin demir parmaklıklarına astığım küçük ama dev Türk Bayrağım var. Bayrağa doğru esas duruşta siren sesine eşlik edip gözümü kırpmadan büyük bir duygu yoğunluğuyla saygı duruşumu yaptım. Ardından İstiklal Marşımızı da bayrağa selam vererek dinledim, eşlik ettim. Bittiğinde yanaklarımdan akan yaşları kontrol edemez haldeydim…
Sonrasında gördüklerim, halkımızın Ata’sına, Cumhuriyete sahip çıkışına dair onlarca detay beni çok ama çok güçlü hissettirdi. Özellikle son 25 yıl neredeyse yok sayılarak, “İki Ayyaş” denilerek itibarsızlaştırılmaya çalışarak, Anıtkabir’e gideceği zaman rahatsızlanarak geçirilen huzuruna çıkmaktan imtina edilen günlerden koca bir ülkenin değerini daha iyi anlayıp, sahip çıktığı bu “Büyük Önder” eşi görülmemiş bir sevgiyle milyonlarca yürekte yaşıyor! Fikirleri ve en büyük eseri Cumhuriyet 100 yıl sonra, nesiller sonra bırakın itibarsızlaştırılmayı daha büyük bir hayranlık ve itibarla sahipleniliyordu…
Halkımız, Dolmabahçe’ye, Anıtkabir’e akın akın koşturan öğrencileri okullarını tatil de etseniz Ata’larının huzuruna, anısına sahip çıkmaya seferber eden bu eşsiz sevgi aynı zamanda yaşanan kara günlere de sessiz bir çığlık ve tepki değil mi? İnsanımız Cumhuriyetine, Atatürk’üne sahip çıkarken onunla derdi olanlara da bir mesaj vermiyor muydu? Artık rahatsızlanmadan Anıtkabir’e gidebilmelerini de bu mesaj ve sessiz çığlık sağlamıyor muydu? Bu halkın ferasetine güveniyorum beni bu küçücük hücremde bir 10 Kasım sabahı bu duygularla, bu güvenle, bu umut ve heyecanla dolduran Halkımıza inanıyorum. Cumhuriyetin fırsat eşitliği ile cezaevi dahil her şeyi tadan bir Cumhuriyet çocuğu olarak bu eşsiz ülkemize ve dahi Ata’mıza sözümüz var, borcumuz var.
Başaracağız Ata’m…
Muasır medeniyet seviyesine ulaşacağız. Mücadelemiz bitmedi, bitmeyecek.”