Bir asırdan fazla süredir kayıp olan meşhur Floransa Elması sonunda bulundu. 137 karatlık, armut kesim ve kendine özgü sarı parıltısıyla tanınan bu taş, yüzyıllar boyunca Avrupa kraliyetlerinin gözdesiydi. 1918’den sonra ise izini kaybettirmişti. Şimdi, New York Times’ın özel haberine göre elmas Kanada’daki bir banka kasasında ortaya çıktı.
Elmasın bugünkü sahipleri, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun son imparatoru I. Charles ve eşi İmparatoriçe Zita’nın torunları. Ailenin, mücevheri yıllarca gizli tuttuğu ve sırrı bir asır boyunca sakladığı öğrenildi.
KARTON BAVULLA BAŞLAYAN YOLCULUK
Ailenin torunu Karl von Habsburg-Lothringen, büyükannesinin elması ve birkaç değerli mücevheri “bir karton bavulun içinde” Avrupa’dan kaçarken yanına aldığını anlattı. Zita, ailesiyle birlikte önce Avusturya’dan ayrıldı, ardından II. Dünya Savaşı sırasında Nazilerden sakınmak için Kanada’ya yerleşti.
Von Habsburg-Lothringen, büyükannesinin Kanada’ya vardığında bu mücevherleri bir banka kasasına koyduğunu ve bir daha açmadığını söyledi. “Ve o banka kasasında öylece kaldı” dedi. Ailenin bu sırrı neden bu kadar uzun süre sakladığı sorulduğunda ise “Ne kadar az kişi bilirse, o kadar güvende olur” diyerek Zita’nın temkinli tavrını özetledi.
İmparatoriçe Zita, 1989’da hayatını kaybetmeden önce elmasın yerini sadece iki oğluna, Robert ve Rodolphe’a, söylemiş ve onlardan kocasının ölümünden sonra tam 100 yıl boyunca bu sırrı kimseyle paylaşmamalarını istemişti.
GERÇEK OLDUĞU DOĞRULANDI
Avusturya’nın eski saray kuyumcusu Christoph Köchert, taşı incelediğinde elmasın otantik olduğunu doğruladı. “Kesim deseni tarihî kaynaklardaki çizimlerle neredeyse birebir örtüşüyor” diyerek taşın gerçekten tarihî Floransa Elması olduğundan emin olduğunu belirtti.
AİLEDEN KANADA’YA TEŞEKKÜR JESTİ
Aile, elmas ve diğer mücevherleri Kanada’da sergilemeyi planlıyor. Von Habsburg-Lothringen, bu kararın yalnızca aile geçmişini paylaşmakla ilgili olmadığını, aynı zamanda Kanada’ya bir teşekkür niteliği taşıdığını söyledi. “Bu mücevherler burada bir vakfa ait olmalı. Bazen sergilenmeli ki insanlar bu parçalara gerçekten gözleriyle tanıklık edebilsin” dedi.
