Dük Béla, Macar Kralı IV. Béla’nın torunu ve Árpád hanedanının bir üyesiydi. Güney Macaristan’da, Belgrad dahil olmak üzere geniş topraklara hükmeden Béla, genç yaşta Macsó Dükü unvanını almıştı. Ancak hayatı, saray içi entrikalarla gölgelendi.
1270’lerin Macaristan’ında kraliyet ailesi içindeki toprak ve taht mücadeleleri giderek şiddetlenmişti. Dük Béla’nın kendi ailesinden gelen mirası devralması, kıskançlık ve siyasi hesaplaşmaları beraberinde getirdi. Bu atmosferde, henüz 20’li yaşlarının sonunda suikasta uğrayarak hayatını kaybetti.
Adli antropologlar, iskelette tam 26 farklı yara izi tespit etti. Kafatası, göğüs ve bacaklardaki kesikler, saldırının yakın mesafeden ve birden fazla kişi tarafından yapıldığını gösteriyor. Uzmanlara göre Béla, saldırganlarıyla yüz yüze çarpışmış ancak kısa sürede etkisiz hale getirilmişti.
İzotop analizleri, Béla’nın yüksek proteinli, özellikle balık ve et ağırlıklı beslendiğini ortaya koyuyor. Bu da onun gerçekten soylu bir yaşam sürdüğünü doğruluyor. Ayrıca balık tüketiminin radyokarbon tarihlemesini etkileyebileceği dikkate alınarak yapılan düzeltmeler, ölüm tarihini tam olarak 1272 yılına yerleştirdi.
Kimliğin kesinleşmesinde en büyük rol, antik DNA analizlerine ait. Genetik veriler, Béla’nın Árpád hanedanından Kral III. Béla ile ve Rurik soyundan gelen babası Rostislav’la doğrudan bağlantılı olduğunu ortaya koydu. Bu sayede, yüzyıllardır süren kimlik tartışması netliğe kavuştu.
Uzmanlara göre Dük Béla’nın aceleyle manastırın altına gömülmesi, ölümünün bir komplonun parçası olduğunu ve olayın gizlenmeye çalışıldığını gösteriyor.