Norveç’in değişken hava koşullarına karşı geliştirdiği sistem, klasik petekli veya sobalı ısınma yöntemlerinden tamamen farklı. Evlerde yüksek sıcaklıkta çalışan ısıtıcılar yerine, yerden gelen soğuğu engelleyen güçlü yalıtım katmanları kullanılıyor. Böylece, dışarıdan gelen soğuk havanın içeriye sızması önleniyor ve içerideki ısı uzun süre korunuyor.
Norveç yapı standartlarında, evin alt kısmı en güçlü yalıtım bölgesi olarak kabul ediliyor. Bunun nedeni, toprağın ısıyı en hızlı emen yüzey olması. Bu etkiyi önlemek için temelin hem dış kısmına hem de iç zeminine çift kat yalıtım uygulanıyor. Her iki katmanda da yüksek yoğunluklu ekstrüde polistiren (XPS) malzeme kullanılıyor.
Bu özel malzeme, nemi neredeyse hiç geçirmiyor ve ısıyı uzun süre hapsediyor. Zemin kaplamasının altına yerleştirilen alüminyum folyo tabakası ise “ısı aynası” görevi görüyor. Bu sayede radyatörlerden ya da diğer iç kaynaklardan gelen ısı, zeminden dışarı kaçmadan odaya geri yansıtılıyor.
Norveç’teki bir diğer dikkat çekici uygulama, radyatörlerin yüksek kapasiteli olması. Bu sayede odalar çok sıcak suyla değil, düşük sıcaklıkta çalışan sistemlerle ısıtılıyor. Örneğin, bir odayı ısıtmak için normalde 70–80 dereceye ihtiyaç duyulurken, bu sistemde 45–50 derece sıcaklık yeterli oluyor.
Uzmanlar, düşük sıcaklıkta çalışan sistemlerin hem enerji verimliliğini artırdığını hem de modern kombi ve ısı pompalarının ömrünü uzattığını belirtiyor. Bu yöntemle, Norveçli bir ev sahibi kombisini yalnızca 47 derecede çalıştırarak konforlu bir sıcaklık elde edebiliyor.
Norveç’teki bu ısınma sistemi, karmaşık teknolojiye değil, mühendislik mantığına dayanıyor. Temel prensip, evi sürekli ısıtmak yerine ısının kaçmasını önlemek. Böylece, enerji tüketimi minimuma inerken, faturalar da önemli ölçüde düşüyor.
Bu yöntem, evlerdeki beton zeminlerin ısının kaçmasına izin vermeden doğal olarak sıcak kalmasını sağlıyor. Sonuç olarak, zeminden gelen konforlu ısı aktif ısıtmayla değil, ısının akıllıca korunmasıyla elde ediliyor.