Tevhid Dergisi’nin başyazarı Halis Bayancuk’un, hilafeti inanç meselesi olarak gördüğü ve diğer yönetim biçimlerini küfür olarak kabul ettiği bir raporda yer aldı. Aynı raporda, Köklü Değişim Dergisi’nin bağlı olduğu Hizbut Tahrir içinse küresel güçlerin kontrol ve desteğiyle faaliyet yürüttüğüne dair iddiaların bulunduğu belirtildi.
Cumhuriyet Gazetesi’nden Aytunç Ürkmez’in haberine göre, Ankara’da yapılan ve “ümmet”, “şeriat” ve “İsrail’le savaş” sloganları içeren bir yürüyüş, Köklü Değişim Dergisi ve Tevhid Dergisi’ni gündeme getirdi. Haberde, Köklü Değişim Dergisi’nin Yargıtay tarafından terör örgütü kabul edilen ve “hilafet devleti” kurmak isteyen Hizbut Tahrir’in yayın organı olduğu, Tevhid Dergisi’nin ise El-Kaide ve IŞİD bağlantılarıyla bilinen Halis Bayancuk liderliğindeki selefi “Tevhid ve Sünnet Cemaati”nin yayın organı olduğu aktarıldı.
Bu iki yapının, Diyanet’in 2016 tarihli “Dini-Sosyal Teşekküller, Geleneksel Dini-Kültürel Oluşumlar ve Yeni Dini Yönelişler” raporunda da yer aldığı ortaya çıktı. Raporda, her iki yapının da demokrasiyi İslam dışı görüp hilafet devleti kurmayı amaçladıkları kaydedildi.
Raporda, Tevhid Dergisi ve hareketinin lideri Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) ayrıntılı olarak incelendi. Mısır’da medrese eğitimi alan Bayancuk’un, din-devlet ilişkisini inanç meselesi olarak ele aldığı belirtildi. Rapora göre Bayancuk, dini/şeri bir yönetimin ve bir halife liderliğinin zorunlu olduğuna, diğer yönetim biçimlerinin ise “tağut” (dinden saptıran), tevhide aykırı ve şirk olduğuna inanıyor ve hilafeti inanç meselesi olarak görüyor, diğer yönetim biçimlerini küfür olarak kabul ediyor.
Bayancuk, 2022’de Tevhid Dergisi’nde verdiği bir röportajda, devletin Erenköy Cemaati ve Bitlis/Siirt yöresi medreseli tarikatları desteklediğini, İsmailağa, Menzil ve Süleymancılar’ı ise gözden çıkardığını ve yakın zamanda bu cemaatlere yönelik operasyonların olabileceğini öne sürdü. Devletin, Erdoğan’a muhalefet etmeyen, zenginliğini paylaşan ve tam bir teslimiyet gösteren cemaatleri tercih ettiğini iddia etti.
Raporda, 1953’te kurulan Hizbut Tahrir’in 90’lı yıllardan itibaren faaliyetlerini genişlettiği, Körfez Savaşı’nın etkisiyle radikalleştiği belirtildi. Örgütün Ortadoğu’da baskılara maruz kalan üyelerinin Batı Avrupa’ya, özellikle ikinci nesil göçmenler arasına yayıldığı ve Özbekistan ile Kırgızistan’da faaliyetlerinin dikkat çektiği ifade edildi.
Raporda Hizbut Tahrir’in hilafetin yeniden kurulmasına odaklandığı, dünyayı “darül küfür” ve “darül İslam” olarak yeniden inşa etmeyi amaçladığı belirtildi. Demokratik düzeni küfür düzeni, cumhuriyeti ise İslam’ın kabul etmediği bir düzen olarak gördükleri vurgulandı. Ayrıca, küresel güçlerin kontrol ve desteğiyle faaliyet yürüttüklerine dair iddiaların bulunduğu belirtildi.